| yaptığım her şeyin bir çaba olduğunu hissettim |
i felt that everything i did was an effort |
yaptığım her şeyin bir çaba olduğunu hissettim terimi için benzer kelimeler ve anlamları
|
| her şeyin yolunda olduğunu |
that everything is in order |
| her şeyin doğru olduğunu |
that everything is correct |
| her şeyin mükemmel olduğunu |
that everything is perfect |
| her şeyin mümkün olduğunu farket |
realise anything is possible |
| her şeyin gerçek olduğunu görüyorum |
i see it all come true |
| her şeyin yolunda olduğunu |
that everything is on track |
| her şeyin uygun olduğunu |
that everything is available |
| her şeyin böyle olduğunu düşündüm |
i thought that everything |
| her şeyin yolunda olduğunu |
that everything is in good order |
| her şeyin yolunda olduğunu |
that everything is alright |
| bir şeyin ne kadar olduğunu sormak |
asking how much something is |
| bir şeyin harika olduğunu düşünüyorum |
think something is cool |
| her zaman yaptığım gibi |
as i always did |
| her zaman yaptığım gibi |
as i have always done |
| yaptığım her şey |
all i have ever done |
| yaptığım her şey |
everything i've built |
| yaptığım her ziyaret |
every visit i make |
| bir şey olduğunu hissettim |
i felt there was something |
| bir şeylerin yanlış olduğunu hissettim |
felt something was wrong |
| burada önemli olan şeyin olduğunu düşünüyorum. |
think that the important thing here is |
| başarılı bir şekilde yaptığım bir şey |
something i did successfully |
| hakkı olduğunu hissettim |
felt entitled to |
| olduğunu hissettim |
i felt it was |
| olduğunu hissettim |
felt that it was |
| gerekli olduğunu hissettim |
i felt it was necessary |
| onların görevi olduğunu hissettim |
felt it was their duty |
| ihtiyacım olduğunu hissettim |
i felt were needed |
| bu önlemlerin olduğunu hissettim |
felt that these measures |
| olduğunu hissettim |
felt it was |
| önleme olduğunu hissettim |
felt that the prevention |
| eksik olduğunu hissettim |
i felt was lacking |
| hayati olduğunu hissettim |
felt that it was vital |
| her şeyin bir nedeni var |
everything happens for a reason |
| her güzel şeyin bir sonu vardır |
all good things come to an end |
| her şeyin bir sebebi var |
things happen for a reason |
| her şeyin bir zamanı var |
there is a time for everything |
| her şeyin bir çözümü var |
everything has a solution |
| her şeyin bir sınırı vardır |
everything has a limit |
| her şeyin bir araya geldiği yer |
where everything comes together |
| her şeyin bir ilki vardır |
there's a first time for everything |
| her şeyin bir bedeli vardır |
everything has a price |
| her şeyin bir araya geldiği yer |
where it all comes together |
| her şeyin bir sonu var |
everything has an ending |
| hemen hemen her şeyin kısa bir tarihi |
a short history of nearly everything |
| her şeyin bir sınırı vardır |
everything has its limit |
| her şeyin bir teorisi |
a theory of everything |
| her şeyin bir çözümü var |
everything has solution |
| hemen hemen her şeyin bir parçası |
is part of almost every |
| her şeyin tek bir çatı altında olması |
having everything under one roof |
| ancak her şeyin bir ilki vardır |
but there's a first time for everything |