| her şeyin bir araya geldiği yer |
where everything comes together |
her şeyin bir araya geldiği yer terimi için benzer kelimeler ve anlamları
|
| her şeyin bir araya geldiği yer |
where it all comes together |
| geldiği yer |
that's where it comes from |
| göçmenlerin geldiği yer |
where the immigrants came from |
| doğal olarak geldiği yer |
where it comes naturally |
| burada daha ilginç hale geldiği yer |
here's where it gets more interesting |
| her şeyin başladığı yer |
where it all began |
| her şeyin başladığı yer |
where it all started |
| her şeyin başladığı yer |
where it all begins |
| her şeyin başladığı yer |
where everything started |
| her şeyin olduğu yer |
where everything has |
| her şeyin başladığı yer |
where all started |
| her gün geldiği gibi |
each day as it comes |
| bir şeyin satıldığı yer |
where something is sold |
| bir şeyin bulunduğu yer |
where something is situated |
| belirli bir girişimden geldiği gibi |
as coming from a particular undertaking |
| bu kullanımın meydana geldiği ticaret sırasında bir işaret kullanılır. |
a sign is used in the course of trade where that use occurs |
| her şeyin bir nedeni var |
everything happens for a reason |
| her güzel şeyin bir sonu vardır |
all good things come to an end |
| her şeyin bir sebebi var |
things happen for a reason |
| her şeyin bir zamanı var |
there is a time for everything |
| her şeyin bir çözümü var |
everything has a solution |
| her şeyin bir sınırı vardır |
everything has a limit |
| her şeyin bir ilki vardır |
there's a first time for everything |
| her şeyin bir bedeli vardır |
everything has a price |
| her şeyin bir sonu var |
everything has an ending |
| hemen hemen her şeyin kısa bir tarihi |
a short history of nearly everything |
| her şeyin bir sınırı vardır |
everything has its limit |
| her şeyin bir teorisi |
a theory of everything |
| her şeyin bir çözümü var |
everything has solution |
| hemen hemen her şeyin bir parçası |
is part of almost every |
| her şeyin tek bir çatı altında olması |
having everything under one roof |
| ancak her şeyin bir ilki vardır |
but there's a first time for everything |
| her şeyin bir anlamı vardır |
everything has a sense |
| her şeyin bir parçası olmak |
be part of everything |
| her şeyin bir anlamı vardır |
everything has a meaning |
| yaptığım her şeyin bir çaba olduğunu hissettim |
i felt that everything i did was an effort |
| insanların aynı soydan geldiği inancı |
monogenesis |
| akımın geldiği |
subbasin |
| elimden geldiği kadar erken |
as soon as i can |
| geldiği gibi |
as it comes |
| geldiği gibi |
as coming from |
| meydana geldiği söyleniyor |
is said to occur |
| nereden geldiği |
where it came from |
| geldiği zaman |
by the time he arrived |
| nereden geldiği |
where he came from |
| meydana geldiği düşünülüyor |
is thought to occur |
| bu hediyelerin kime geldiği |
to whom these presents come |
| bebeklerin nereden geldiği |
where babies come from |
| karşılık geldiği gibi |
as it corresponds |
| geldiği gibi |
as arriving |