karşı çıkan

karşı çıkan teriminin Türkçe - İngilizce sözlükteki anlamı

Türkçe İngilizce
karşı çıkan highly opposed

karşı çıkan terimi için benzer kelimeler ve anlamları
ortaya çıkan veya çıkan arising out or resulting from
ortaya çıkan veya çıkan arising or resulting
ortaya çıkan veya ortaya çıkan resulting or arising
ortaya çıkan ve yeniden ortaya çıkan hastalıklar emerging and reemerging diseases
şiddetle karşı çıkan strongly opposed
şiddetle karşı çıkan staunchly opposed
şiddetle karşı çıkan fiercely opposed
şiddetle karşı çıkan adamantly opposed
karşı çıkan hizmetler services opposed
ortaya çıkan tehdide karşı koymak to counter the threat posed
karşı çıkan yorum interpretation opposed to
şiddete karşı çıkan erkekler men opposed to violence
karşı çıkan kararlar oppose decisions
açıkça fuhuşa karşı çıkan politika policy explicitly opposing prostitution
karşı çıkan zorluklar challenges made against
ortaya çıkan karşı suçlamalar counterclaims arising
karşı çıkan güçler forces opposed
karşı çıkan insanlar var there are people who oppose
açıkça karşı çıkan manifestly opposed
karşı çıkan yangınlar fires across
şiddetle karşı çıkan strongly opposing
bu fikre şiddetle karşı çıkan strongly opposed to the idea
şiddetle karşı çıkan gravely opposed to
karşı çıkan gruplar groups who oppose
ortaya çıkan her türlü sorumluluğa karşı against all liability resulting
doğaya karşı beslenmeye karşı nature versus nurture
karşı tarafa karşı sorumlu liable to the other party
karşı ve karşı by and against
karşı tarafa karşı sorumlu olmak be liable to the other party
karşı veya karşı dosyalanmış filed by or against
karşı veya karşı upon or against
karşı ve karşı on and against
karşı tarafa karşı sorumlu olmak be liable to the other party for
ne karşı ne de karşı neither for nor against
karşı iddialara karşı against counterclaims
karşı karşı counterfactual against
kendisine karşı tanıklarla karşı karşıya gelmek; sahip olmak to be confronted with the witnesses against him; to have
değişime karşı ve karşı for and against change
karşı karşı versus receiving
karşı gelen davalarla karşı karşıya faces lawsuits from
karşı-karşı istihbarat counter-counter-intelligence
ortaya çıkan arises
ortaya çıkan arose
turneye çıkan oyuncu barnstormer
kontrolden çıkan at bolter
ağızdan çıkan söz ile by word of mouth
göğüsten çıkan en pes sesler chest register
birinin kulağından çıkan coming out of one's ears
ortaya çıkan norm emergent norm
uzun yürüyüşe çıkan kimse hiker