| sadece bir kişi |
only one person |
sadece bir kişi terimi için benzer kelimeler ve anlamları
|
| kişi, gerçek bir kişi veya işletme anlamına gelir |
person means a natural person or an enterprise |
| başka bir kişi veya kişi |
another person or persons |
| bir seferde sadece bir kişi konuşabilir |
only one person can talk at a time |
| sadece sadece sadece |
just just just |
| kişi # kişi |
people's people |
| gerçek kişi veya tüzel kişi |
natural person or legal entity |
| 2 kişi veya 2 kişi |
2 people or 2 persons |
| 2. kişi veya daha fazla kişi? |
person 2 or more people? |
| 1 kişi 2 kişi |
1 person 2 people |
| sadece bir kişi |
just one person |
| sadece bir kişi |
only a person |
| sadece ilgilenen bir kişi |
a person only interested |
| sadece bir kişi tarafından tutulabilir |
can be held by just one |
| sadece bir kişi olduğunda |
only when a person |
| çünkü sadece bir kişi |
because only one person |
| sadece bir kişi |
only one contact |
| sadece bir kişi kurtuldu |
only one survived |
| aralarında duygusal birliktelik olmayıp sadece cinsel ilişki olan iki kişi |
friends with benefits |
| sadece birkaç kişi |
only a few people |
| sadece birkaç kişi |
only few people |
| sadece diğer kişi |
the only other person |
| sadece kişi |
just the person |
| sadece birkaç kişi |
only few persons |
| sadece birkaç kişi |
just a few people |
| sadece birkaç kişi |
just few people |
| sadece birkaç kişi başardı |
only few people managed |
| sadece 100 kişi |
a mere 100 people |
| sadece iki kişi ile |
with only two |
| sadece risk altındaki kişi tamamen ücretsizdir |
only the person who risks is truly free |
| 13000 kişiden sadece 31 kişi |
only 31 people out of 13000 |
| sadece bu kişi |
this person only |
| sadece 575781-501 kişi kaldı |
only 575781-501 remains |
| hayatta kalan sadece 50 kişi |
only 50 surviving |
| sadece 1000 kişi ile |
with only 1000 inhabitants |
| sadece 2 kişi |
only 2 person |
| sadece üç kişi |
only three people |
| sadece birkaç kişi |
just a few individuals |
| öyle görünüyor ki sadece birkaç kişi |
it seems that only a few people |
| sadece iki kişi |
only two people |
| sadece; sadece bir |
only; only one |
| bir kişi bir oy |
one person one vote |
| bir kişi bir fark yaratabilir |
one person can make a difference |
| böyle bir davranışın bir kişi tarafından sunulması veya reddedilmesi |
submission to or rejection of such conduct by an individual |
| bir kişi bir suçtan suçludur |
a person is guilty of an offence |
| bir kez bir kişi |
once a person |
| mevcut bir finansal borcun başka bir kişi ile değiştirildiği durumlarda |
where an existing financial liability is replaced by another |
| bir ticaret programına katılan bir kişi ikna etmek için |
a participant in a trading scheme to persuade |
| dünya bir anda bir kişi |
the world one person at a time |
| bir seferde bir kişi konuşur |
one person talk at a time |
| herhangi bir yanlış veya yanıltıcı bilgi içeren herhangi bir kişi |
any person who includes any false or misleading information |