| tabii ki bu güvenlik durumu üzerinde bir etkiye sahiptir ve |
that of course has an impact on the security situation and, |
tabii ki bu güvenlik durumu üzerinde bir etkiye sahiptir ve terimi için benzer kelimeler ve anlamları
|
| işaretin kelime bileşeni genellikle üzerinde daha güçlü bir etkiye sahiptir |
word component of the sign usually has a stronger impact on |
| derin bir etkiye sahiptir |
has a profound impact |
| doğrudan bir etkiye sahiptir |
has a direct influence |
| derin bir etkiye sahiptir |
has a profound effect |
| uyuşturucu bir etkiye sahiptir |
has a narcotizing effect |
| belirgin bir etkiye sahiptir |
has a marked effect |
| kalıcı bir etkiye sahiptir |
has a lasting effect |
| t bir antitrombotik etkiye sahiptir. |
t has an antithrombotic effect. |
| jenerik bir ilaç aynı etkiye sahiptir |
a generic drug has the same effect |
| yemin altında yapıldığı gibi aynı kuvvete ve etkiye sahiptir. |
is of the same force and effect as if made under oath. |
| bağlayıcı etkiye sahiptir |
has binding effect |
| kendi tüzel kişiliğine sahiptir ve ab sistemi içerisinde finansal özerkliğe sahiptir |
has its own legal personality and enjoys financial autonomy within the eu system |
| üzerinde önemli bir etkiye sahip olmak |
have an important impact on |
| üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip olmak |
have a devastating effect on |
| seviye üzerinde önemli bir etkiye sahip olmak |
have a significant influence on the level |
| yaşamlar üzerinde dramatik bir etkiye sahip |
having a dramatic effect on lives |
| böylece yerel ekonomiler üzerinde olumlu bir etkiye sahip |
thus having a positive impact on local economies |
| üzerinde daha geniş bir etkiye sahip olmak |
have a wider impact on |
| üzerinde güçlü bir etkiye sahip |
has a powerful impact on |
| üzerinde güçlü bir etkiye sahip |
has a powerful effect on |
| hayatlar üzerinde olumlu bir etkiye sahip olmak |
have a positive effect on the lives |
| üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip olmuştu |
had had a devastating effect upon |
| üzerinde korkunç bir etkiye sahip olmak |
have a dreadful impact on |
| üzerinde kalıcı bir etkiye sahip olmak |
have a long-lasting effect on |
| üzerinde temel bir etkiye sahip |
had a fundamental impact on |
| üzerinde önemli bir etkiye sahip |
has a relevant impact on |
| üzerinde en büyük etkiye sahipti |
had the greatest influence on |
| üzerinde en güçlü etkiye sahip olan |
that has the strongest impact on |
| üzerinde daha fazla etkiye sahip olmak |
have more influence on |
| diğerleri üzerinde en büyük etkiye sahip olmak |
have the greatest impact on others |
| üzerinde en zararlı etkiye sahip |
has the most detrimental effect on |
| üzerinde önceliğe sahiptir |
has precedent over the |
| tabii ki, bir zevk olacak |
of course, it will be a pleasure |
| tabii ki bir parçası |
is obviously part of |
| tabii ki, bir zevk |
of course, a pleasure |
| tabii ki çekişmesiz bir konu değil. |
of course it is not an issue without contention |
| tabii ki, ne büyük bir yanılsama nedir şımarık olabilir. |
of course, what is a grand illusion may also be spoiled. |
| tabii ki, herhangi bir |
of course, as any |
| güvenlik önceliğe sahiptir |
safety has priority over |
| güvenlik güvenlik durumu |
security safety status |
| tabii olarak |
as a matter of course |
| tabii ki |
of course |
| tabii ki değil |
of course not |
| ama tabii |
but of course |
| tabii ki |
of corse |
| tabii ki |
provided of course |
| tabii ki evet |
of course yes |
| tabii ki |
of course you do |
| tabii ki |
as matter of course |
| tabii ki yaparım |
sure i do |