| medeni durumun kanıtlanması |
proving civil status |
medeni durumun kanıtlanması terimi için benzer kelimeler ve anlamları
|
| medeni durumun sona ermesi |
termination of marital status |
| sertifikaların kanıtlanması |
certificates evidencing |
| ödemenin kanıtlanması |
evidencing the payment |
| ismin kanıtlanması |
proof of name |
| iddia edilmesi veya kanıtlanması |
be alleged or proven |
| kanıtlanması gereken |
is to be proved |
| teminatın kanıtlanması |
evidencing the coverage |
| uygunluğun kanıtlanması |
proving the eligibility |
| bir hakkın kanıtlanması |
evidencing a right |
| mahkemede kanıtlanması |
proving in court |
| kanıtlanması gerek |
has to be substantiated |
| iddiaların kanıtlanması gerekir |
claims must be substantiated |
| kanıtlanması gereken madde |
matter to be proved |
| suçun kanıtlanması gerekir |
the offence must be proved |
| kanıtlanması şartıyla |
provided it is proven |
| eserlerin kanıtlanması |
provenance of works |
| kanıtlanması gereken hipotez |
hypothesis to be proved |
| kanıtlanması gerek |
it must be demonstrated that |
| kanıtlanması gereken |
required to be proved |
| kanıtların üstünlüğüyle kanıtlanması |
proving by a preponderance of the evidence |
| kanıtlanması gerekecek |
will have to be proved |
| resmi belgelerin kanıtlanması |
official documentation proving |
| kanıtlanması gereken gerçekler |
facts-to-be proven |
| kanıtlanması gerekiyor |
needs to be proofread |
| taahhüdün kanıtlanması |
proof the commitment |
| uygunluğun kanıtlanması |
proving suitability |
| kanıtlanması gerekmiyor |
it does not need to be proven |
| kanıtlanması gerekir |
it must be proved |
| yukarıdakilerin kanıtlanması |
evidencing the foregoing |
| durumun bağlamı |
context of situation |
| durumun |
your status |
| durumun ışığında |
in light of the situation |
| durumun ciddiyeti |
severity of the condition |
| durumun farkında |
aware of the situation |
| bu durumun sebep olabileceği rahatsızlık |
inconvenience this may cause |
| hakim durumun kötüye kullanılması |
abuse of a dominant position |
| durumun anlaşılması |
understanding of the situation |
| durumun üstünde |
on top of the situation |
| ilişki durumun nedir |
what is your relationship |
| durumun güncellenmesi |
update of the situation |
| bu durumun üstesinden gelmek |
overcome this situation |
| bu durumun neden olabileceği rahatsızlıklardan dolayı özür dilerim. |
sorry for any inconvenience this may cause |
| senin durumun |
your condition |
| durumun |
of the situation |
| durumun ciddiyeti |
gravity of the situation |
| hakim durumun kötüye kullanılması |
abuse of dominant position |
| acil durumun niteliği |
nature of the emergency |
| durumun durumu |
status of the situation |
| yukarıda belirtilen durumun üstünde |
above captioned case |
| durumun kötüleşmesi |
worsening of the condition |