single prolonged exposure

single prolonged exposure teriminin İngilizce - Türkçe sözlükteki anlamı

İngilizce Türkçe
single prolonged exposure uzun süreli maruz kalma

single prolonged exposure terimi için benzer kelimeler ve anlamları
prolonged exposure uzun süreli maruz kalma
prolonged or repeated exposure uzun süre veya tekrarlanan maruz kalma
repeated or prolonged exposure tekrarlanan veya uzun süreli maruz kalma
prolonged exposure therapy uzun süreli maruz kalma tedavisi
through prolonged or repeated exposure uzun süreli veya tekrarlı maruz kalma sonucu
avoid prolonged exposure uzun süre maruz kalmaktan kaçının
repeated or prolonged exposure is not known to aggravate tekrarlanan veya uzun süreli maruz kalmanın ağırlaştırdığı bilinmemektedir.
prolonged sun exposure uzun süre güneşe maruz kalma
by prolonged exposure uzun süreli maruz kalma ile
avoid prolonged or repeated exposure uzun süre veya tekrarlanan maruz kalmadan kaçının
prolonged exposure to loud sounds yüksek seslere uzun süre maruz kalma
during a prolonged exposure uzun süreli maruz kalma sırasında
single exposure tek pozlama
specific target organ toxicity-single exposure spesifik hedef organ toksisitesi-tek maruz kalma
single inhalation exposure tek inhalasyona maruz kalma
from single exposure tek maruz kalmadan
single dose exposure tek doz maruziyeti
following single exposure tek maruz kalmanın ardından
single or repeated exposure tek veya tekrarlanan maruz kalma
single exposure limit tek maruz kalma limiti
single short exposure tek kısa pozlama
single largest exposure en büyük tek maruz kalma
prolonged uzun
prolonged-action uzun süreli etkili
prolonged sitting uzun süreli oturma
prolonged release uzun süreli serbest bırakma
prolonged contact uzun süreli temas
prolonged period uzun süreli dönem
prolonged period of time uzun süre
prolonged standing uzun süre ayakta durmak
prolonged vacancies uzatılmış boş pozisyonlar
prolonged course uzun süreli kurs
prolonged absence uzun süreli devamsızlık
prolonged storage uzun süreli depolama
prolonged life uzun ömür
prolonged detention uzun süreli gözaltı
prolonged bleeding uzun süreli kanama
prolonged delay uzun süreli gecikme
prolonged healing uzun süreli iyileşme
prolonged illness uzun süreli hastalık
prolonged use uzun süreli kullanım
prolonged droughts uzun süreli kuraklıklar
prolonged decline uzun süreli düşüş
prolonged labor uzun süreli emek
prolonged stagnation uzun süreli durgunluk
prolonged prothrombin time uzun süreli protrombin zamanı
for a prolonged period uzun süre
for a prolonged time uzun süre
was prolonged uzatıldı
prolonged survival uzun süreli hayatta kalma