| ileriye doğru hareket edebilecek konumda |
is in a position to move forward |
ileriye doğru hareket edebilecek konumda terimi için benzer kelimeler ve anlamları
|
| ileriye doğru hareket edebilecek konumda |
in a position to move forward |
| ileriye doğru hareket |
onward movement |
| ileriye doğru hareket |
movement forward |
| her zaman ileriye doğru hareket |
always moving forward |
| geriye ve ileriye doğru hareket et |
move backwards and forwards |
| ileriye doğru hareket eder |
he moves forward |
| ileriye doğru hareket eder |
it moves forward |
| sürekli ileriye doğru hareket |
moving steadily forward |
| ileriye doğru hareket |
movement ahead |
| her zaman ileriye doğru hareket |
of always moving forward |
| ileriye doğru hareket etme baskısı |
pressure to move forwards |
| ileriye doğru hareket etme gücü |
power to move forward |
| ileriye doğru hareket eder |
moves forward from |
| geriye ya da ileriye doğru hareket ettirilir |
moved backwards or forwards |
| ileriye doğru hareket et |
move forward action |
| geriye doğru ve ileriye doğru |
backward and forward |
| tahakkuk edebilecek |
which may accrue |
| devam edebilecek |
will be able to continue |
| teklif edebilecek |
will be able to offer |
| takip edebilecek |
will be able to follow |
| idare edebilecek |
capable of handle |
| hitap edebilecek |
capable of addressing |
| teşvik edebilecek |
will be able to promote |
| rekabet edebilecek |
that can compete |
| potansiyel olarak rekabet edebilecek |
potentially competing |
| tahakkuk edebilecek fayda |
benefit which may accrue |
| rekabet edebilecek kadar |
enough to compete |
| seyahat edebilecek |
will be able to travel |
| idare edebilecek |
will be able to handle |
| veya bundan sonra tahakkuk edebilecek |
or which may hereafter accrue |
| dahil edebilecek |
will be able to include |
| yardım edebilecek mi diye sordu |
asked if she could help |
| tahakkuk edebilecek faydalar |
benefits that can accrue |
| talimatları takip edebilecek |
capable of following directions |
| teşhis edebilecek tek bir test yok |
there is no single test that can diagnose |
| devam edebilecek |
would be able to pursue |
| şikayet edebilecek |
will be able to complain |
| sana yardım edebilecek bir avukat |
a lawyer who can help you |
| tehdit edebilecek |
which may threaten |
| rehberlik edebilecek ilkeler |
principles which might guide |
| rencide edebilecek malzeme |
material which may offend |
| eşlik edebilecek olan |
which could be accompanied by |
| firmayı serbestçe tahsis edebilecek giriş kapasitelerini serbest bırakmak |
to release firm freely allocable entry capacities |
| itiraz edebilecek |
will be able to appeal |
| tedavi edebilecek bir şey |
something that can cure |
| enjekte edebilecek |
will be able to inject |
| talep edebilecek |
will be able to claim |
| öncülük edebilecek uygulamalar |
practices which could lead |
| ileriye dönük ileriye dönük yaklaşım |
prospective forward-looking approach |
| doğru konumda |
in the right position |