| belirli durumları karşılamak için |
to meet specific situations |
belirli durumları karşılamak için terimi için benzer kelimeler ve anlamları
|
| beklenmedik durumları karşılamak |
meet contingencies |
| muhtemel durumları karşılamak |
cover any eventuality |
| acil durumları karşılamak |
accommodate emergencies |
| belirli iletişim durumları |
specific communication situations |
| belirli durumları ele almak |
address particular circumstances |
| belirli karşılamak için tasarlanmış |
designed to meet specific |
| belirli bir ihtiyacı karşılamak için |
to meet a particular need |
| belirli gereksinimleri karşılamak |
meet certain requirements |
| belirli çevre standartlarını karşılamak |
meet certain environmental standards |
| belirli düzenleyicileri karşılamak |
to meet specific regulatory |
| belirli bir tehdidi karşılamak |
to meet a particular threat |
| belirli masrafları karşılamak |
bear certain costs |
| belirli standartları karşılamak |
to meet specific standards |
| belirli talepleri karşılamak |
meet certain demands |
| zarar durumları için yükümlülükler |
liabilities for loss contingencies |
| ölüm ve bağımlılık durumları için |
for death and dependency contingencies |
| durumları görüntülemek için |
for displaying states |
| zarar durumları için sorumluluk |
liability for loss contingencies |
| tıbbi durumları tedavi etmek için kullanılır |
are used to treat medical conditions |
| uzun süren mülteci durumları için çözümler bulma |
finding solutions for protracted refugee situations |
| dava için test durumları |
test cases for litigation |
| için test durumları |
test cases for |
| için artan talebi karşılamak için |
to meet the growing demand for |
| belirli belirli |
certain specific |
| belirli bir belirli |
particular a particular |
| belirli şirketlerin veya belirli üreticilerin |
the mention of specific companies or of certain manufacturer |
| belirli belirli bilgiler |
certain specific information |
| belirli belirli |
particular particular |
| belirli veya belirli |
particular or specific |
| belirli bir belirli |
a particular specific |
| belirli bir şekilde veya belirli bir yerde |
in a particular manner or at a certain location |
| belirli belirli |
certain particular |
| durumları |
statuses |
| zor durumları |
dire straits |
| menzil durumları |
range states |
| gerçek hayat durumları |
real life situations |
| zarar durumları |
loss contingencies |
| politika durumları |
policy states |
| acil durumları ele almak |
handle emergencies |
| gerçek dünya durumları |
real-world situations |
| performans durumları |
performance situations |
| durumları |
status thereof |
| yüksek basınç durumları |
high pressure situations |
| acı durumları |
painful conditions |
| durumları |
their status |
| endişe durumları |
situations of concern |
| emniyet uygulama durumları |
law enforcement custodial situations |
| mali durumları sağlam |
their financial situation is sound |
| örnek kullanım durumları |
example use cases |
| mülteci durumları |
refugee situations |