mümkün olduğu ölçüde, el konan varlıklar kullanılacaktır. |
to the extent possible, confiscated assets shall be used |
mümkün olduğu ölçüde, el konan varlıklar kullanılacaktır. terimi için benzer kelimeler ve anlamları
|
ithal edilen et işleme için kullanılacaktır. |
the meat imported shall be used for processing |
değerlendirmede nicel göstergeler kullanılacaktır |
quantitative indicators will be used to assess |
yetkiler kullanılacaktır |
powers shall be exercised |
sağlık bilgileriniz gerektiğinde, p’yi elde etmek için kullanılacaktır. |
your health information will be used, as needed, to obtain p |
verilen bilgiler kullanılacaktır |
information provided will be used |
ortaya konan varlıklar |
entities set forth |
el konan varlıklar |
confiscated assets |
mümkün olduğu kadar mümkün |
as much as reasonably possible |
mümkün olduğu ölçüde |
to the extent possible |
mümkün olduğu ölçüde |
to the extent feasible |
mümkün olduğu ölçüde |
to the extent available |
yasal olarak mümkün olduğu ölçüde |
to the extent legally possible |
ve mümkün olduğu ölçüde |
and to the extent possible |
mümkün olduğu ölçüde |
to the extent deemed possible |
tarafından mümkün olduğu ölçüde |
to the extent made possible by |
pratik olarak mümkün olduğu ölçüde |
to the extent practically possible |
mümkün olduğu ölçüde |
to the extent possible consistent with |
geçerli yasa uyarınca mümkün olduğu ölçüde |
to the extent possible under applicable law |
mümkün olduğu ölçüde |
to the extent it is feasible |
mümkün olduğu ölçüde |
to the extent that it's possible |
yasal olarak mümkün olduğu ölçüde |
to the extent legally possible assign |
kanun uyarınca mümkün olduğu ölçüde |
to the extent possible under law |
teknik olarak mümkün olduğu ölçüde |
to the extent technically possible |
kanunla mümkün olduğu ölçüde |
extent possible by law |
bunun mümkün olduğu ölçüde |
to the extent that this is possible |
pratik ve mümkün olduğu ölçüde |
to the extent practical and possible |
teknik olarak mümkün olduğu ölçüde. |
to the extent technically feasible. |
makul ölçüde gerekli olduğu ölçüde |
to the extent that is reasonably necessary |
maddi duran varlıklar ve maddi olmayan duran varlıklar |
property, plant and equipment and intangible assets |
uzun vadeli finansal varlıklar ve diğer uzun vadeli varlıklar |
long-term financial assets and other non-current assets |
eşyalarına haciz konan kişi |
distrainee |
burada ortaya konan |
set forth herein |
açıkça ortaya konan |
expressly set forth |
bölümde ortaya konan |
set forth in section |
ortaya konan maliyetler |
costs laid down |
makalede ortaya konan |
set forth in article |
ortaya konan yasa |
law laid down |
ilk ortaya konan |
first set forth |
ortaya konan kurallar |
rules laid down |
bu bölümde ortaya konan |
set forth in this section |
ortaya konan hükümler |
provisions laid down |
ortaya konan prosedürler |
procedures set forth |
ortaya konan borçlar |
obligations set forth |
ortaya konan bilgi |
information set forth |
ortaya konan yasalar |
laws laid down |
ortaya konan ilkeler |
principles laid down |
yürürlüğe konan anlaşma |
agreement enforceable |
ortaya konan gerçekler |
the facts set forth |
ortaya konan standartlar |
standards set forth |
ortaya konan anlamı olmalı |
shall have the meaning set forth |