| gelirlerinin en büyük kısmını gıdaya harcamak |
spend the largest share of their incomes on food |
gelirlerinin en büyük kısmını gıdaya harcamak terimi için benzer kelimeler ve anlamları
|
| eğitimlerinin bir kısmını harcamak |
spend part of their education |
| gelirlerinin daha büyük bir oranı |
a larger proportion of their income |
| suç gelirlerinin aklanması |
laundering of the proceeds of crime |
| yolsuzluk gelirlerinin aklanması |
laundering of the proceeds of corruption |
| vergi gelirlerinin payı |
share of tax revenues |
| yolsuzluk gelirlerinin aklanması |
laundering proceeds of corruption |
| kamu gelirlerinin federal yönetimi |
federal administration of public revenues in which |
| gelirlerinin% 80'i |
80% of their revenue |
| suç gelirlerinin izlenmesi ve belirlenmesi |
the tracing and identification of proceeds of crime |
| devlet gelirlerinin kaybı |
loss of government revenues |
| hanehalkı gelirlerinin artmasına neden oldu |
led to increased household incomes |
| vergi gelirlerinin devri |
transfer of tax revenues |
| gelirlerinin çoğu |
most of their income |
| gelirlerinin oranı |
proportion of their revenues |
| petrol gelirlerinin şeffaflığı |
transparency of oil revenues |
| suç gelirlerinin hareketi |
movement of the proceeds of crime |
| kamu gelirlerinin tahsisi |
allocation of public revenues |
| (9) suç gelirlerinin aklanması |
(9) laundering of the proceeds of crime |
| emeklilik gelirlerinin sağlanması |
provision of retirement incomes |
| suç gelirlerinin yasallaştırılması |
legalization of proceeds of crime |
| vergi gelirlerinin adil payı |
fair share of tax revenues |
| ceza gelirlerinin transferinin önlenmesi |
prevention of transfer of criminal proceeds |
| suç gelirlerinin takibi |
tracing of the proceeds of crime |
| büyük bir kısmını telafi etmek |
make up a large part |
| büyük kısmını taşımak |
bear the bulk of it |
| sorumluluğun büyük kısmını taşıyor |
bears the bulk of the responsibility |
| büyük kısmını tutmak |
hold a large part |
| büyük bir kısmını oluşturmak |
constitute a large part |
| gıdaya uygun malzeme |
food grade material |
| gıdaya uygun ürünler |
food grade products |
| gıdaya uygun silikon |
food-grade silicone |
| gıdaya uygunluk |
food suitability |
| gıdaya dayalı biyoyakıtlar |
food-based biofuels |
| gıdaya uygun kaplar |
food-grade containers |
| gıdaya yönelik bitki genetik kaynaklarına ilişkin uluslararası anlaşma |
the international treaty on plant genetic resources for food |
| gıdaya dayalı diyet kuralları |
food based dietary guidelines |
| gıdaya uygun enzimler |
food grade enzymes |
| gıdaya uyumlu |
food compatible |
| gıdaya dayalı yaklaşım |
food-based approach |
| hane halkının gıdaya erişimi |
household access to food |
| gıdaya uygun alkol |
food-grade alcohol |
| gıdaya alerjileri |
allergies to food |
| her erkeğin yeterli gıdaya hakkı vardır |
the right to adequate food is realized when every man |
| gıdaya uygun ambalaj |
food grade packing |
| atık gıdaya eşittir |
waste equals food |
| gıdaya uygun plastik kaplar |
food-grade plastic containers |
| gıdaya olan talep |
demand for foodstuffs |
| gıdaya geçiş |
migration into food |
| gıdaya uygun kağıt. |
food-grade paper. |
| gıdaya uygun yapıştırıcı |
food-grade adhesive |