ile yaşayan

ile yaşayan teriminin Türkçe - İngilizce sözlükteki anlamı

Türkçe İngilizce
ile yaşayan on living with

ile yaşayan terimi için benzer kelimeler ve anlamları

yaşayan ve yaşayan olmayan bileşenler living and non-living components
hiv ile yaşayan insanlar people living with hiv
hiv ile yaşayan kadınlar women living with hiv
demans ile yaşayan insanlar people living with dementia
hiv stigma indeksi ile yaşayan insanlar the people living with hiv stigma index
hiv ile yaşayan insanların daha fazla katılımı greater involvement of people living with hiv
hiv ile yaşayan çocuklar children living with hiv
hiv ile yaşayan küresel insan ağı global network of people living with hiv
ile yaşayan experiencing with
yaşayan bir birey ile ilgilidir relates to a living individual
hiv ile yaşayan her üç kişiden ikisi işe giderken as two out of three people living with hiv go to work each d
hiv ile yaşayan ve etkilenen insanlar people living with and affected by hiv
küresel olarak, hiv ile yaşayan kadınların ve kızların yüzdesi globally, the percentage of women and girls living with hiv
15 yaş ve üstü hiv ile yaşayan yetişkinler adults aged 15 and up living with hiv
hiv ile yaşayan kadın ağları networks of women living with hiv
dünya çapında hiv ile yaşayan yetişkinler adults living with hiv worldwide
hiv ile yaşayan insanların of people living with hiv
hiv ile yaşayan daha fazla insan more people living with hiv
hiv ile yaşayan insanları meşgul engage people living with hiv
hiv ile yaşayan hastalar patients living with hiv
hiv ile yaşayan insanlar people living with hiv (plhiv
hiv ile yaşayan hamile kadınlar pregnant women living with hiv
hastalıklar ile yaşayan topluluklar communities living with the diseases
suda yaşayan aquatic
yaşayan günışığını geç beat the living daylights out of
manastırda yaşayan tarikat üyesi cenobite
birlikte yaşayan cohabitants
birlikte yaşayan cohabiting
komünde yaşayan kimse communard
şehir dışındaki lüks sitede yaşayan kimse exurbanite
yaşayan inhabiting
yaşayan günışığını kapatmak knock the living daylights out of
yaşayan banka living bank
yaşayan gün işığı living daylights
yaşayan ölüm living death
yaşayan son living end, the
yaşayan fosil living fossil
yaşayan tarih living history
yaşayan resim living picture
yaşayan ruh living soul
yaşayan güven living trust
yalnız yaşayan kimse loner
gücenme yaşayan miffed
yaşayan bir ruh değil not a living soul
cam evlerde yaşayan insanlar taş atmamalı people who live in glass houses shouldn't throw stones
ırmak kenarında yaşayan riverine
bir ayakkabıda yaşayan yaşlı bir kadın vardı there was an old woman who lived in a shoe
yaşayan belge living document
yaşayan dünya living world
yaşayan hafıza living memory