| kendinden sürdüren |
self-subsistent |
kendinden sürdüren terimi için benzer kelimeler ve anlamları
|
| sürdüren |
subsistent |
| hayat sürdüren ekipmanlar |
life-sustaining equipment |
| gerçekten kendini sürdüren |
truly self-sustaining |
| hayat sürdüren bakım |
life-sustaining care |
| hayat sürdüren ilaçlar |
life-sustaining medications |
| kendini sürdüren nükleer zincir reaksiyonu |
self-sustaining nuclear chain reaction |
| gerçekten kendini sürdüren hale gelmek |
become truly self-sustaining |
| kendini sürdüren sistem |
self-sustaining system |
| görüşmeyi sürdüren |
ensuing conversation |
| kendini sürdüren program |
self-sustaining program |
| hayat sürdüren tıbbi cihaz |
life-sustaining medical device |
| hayat sürdüren tedaviler |
life sustaining therapies |
| tıbbi, hayat kurtarıcı veya hayat sürdüren uygulamalar |
medical, life saving, or life sustaining applications |
| kendini sürdüren proje |
self-sustaining project |
| hayat sürdüren kaynak |
life-sustaining resource |
| kendini sürdüren faaliyetler |
self-sustaining activities |
| hayat sürdüren teknoloji |
life sustaining technology |
| kendini sürdüren olmak |
be self-sustaining |
| kendini sürdüren hale geldi |
have become self-sustaining |
| kendini sürdüren zincirleme reaksiyon |
self-sustaining chain reaction |
| sürdüren ilkeler |
the principles that sustain |
| hayat veren ve hayat sürdüren |
life-giving and life sustaining |
| kendini sürdüren gelişme |
self-sustaining improvement |
| kendi kendini sürdüren fon |
self-sustaining funding |
| hayat kurtaran ve sürdüren faaliyetler |
life-saving and sustaining activities |
| yaşamı sürdüren besin maddeleri |
life sustaining nutrients |
| kendini sürdüren gelişim |
self-sustaining development |
| kendini sürdüren şirket |
self sustaining company |
| hayat sürdüren ilaçlar |
life sustaining drugs |
| hayat sürdüren enerji |
life-sustaining energy |
| kendini sürdüren iyileşme |
self sustaining recovery |
| hayatı sürdüren doğal kaynaklar |
life-sustaining natural resources |
| kendini sürdüren araçlar |
self-sustaining means |
| kendini sürdüren endüstri |
self-sustaining industry |
| kabile üyeliğini veya topluluk ilişkisini sürdüren |
who maintains tribal affiliation or community attachment |
| kendini sürdüren nükleer fisyon süreci |
self-sustaining process of nuclear fission |
| kendini sürdüren yapı |
self sustaining structure |
| kendinden yararlanmak |
avail oneself of |
| kendinden çok emin |
cocksure |
| kendinden geçmiş |
enrapt |
| kendinden geçmiş |
entranced |
| kendinden geçirmek |
intoxicate |
| kendinden görünüşlü cam |
looking-glass self |
| kendinden geçmiş kadın |
maenad |
| kendinden geçmiş kadın |
menad |
| olmayan kendinden geçme |
non-consummation |
| kendinden olmayan antijen |
nonself-antigen |
| kendinden değil |
not oneself |
| kendinden geçme |
rapture |
| kendinden geçmiş |
raptured |