| gerçek madde ile |
with real substance |
gerçek madde ile terimi için benzer kelimeler ve anlamları
|
| herhangi bir madde veya madde kombinasyonu |
any substance or combination of substances |
| madde 10 madde a |
article 10 item a |
| 16. madde ve 17. madde |
article 16 and article 17 |
| 43. madde ve madde 49 |
article 43 et seq and article 49 |
| gerçek madde |
real substance |
| gerçek madde |
true substance |
| gerçek madde |
actual substance |
| gerçek madde vermek |
give actual substance |
| madde ile |
with substance |
| inert emici madde ile ıslatınız |
soak up with inert absorbent material |
| gıda ile temas eden madde |
food contact substance |
| madde kullanımı ile ilgili sorunlar |
problems with substance use |
| madde bağımlılığı ile uğraşmak |
deal with substance abuse |
| yanıcı madde ile temas halinde yangına neden olabilir. |
contact with combustible material may cause fire |
| sağlık veya çevresel tehlike ile sınıflandırılmış madde |
substance classified with a health or environmental hazard |
| madde ile başa çıkmak. |
deal with the substance. |
| madde ile kaplanmış |
agent-coated |
| madde ile ilgili olarak |
as regards clause |
| ile ilgili özel madde |
specific clause concerning |
| madde bağımlılığı ile mücadele |
struggling with substance abuse |
| madde bağımlılığı ile mücadele |
dealing with substance abuse |
| madde ile |
via substance |
| para madde bağımlılığı ile dürtüsellik |
impulsiveness with money substance abuse |
| madde hükümleri ile |
with provisions of article |
| yardımcı madde ile tedavi |
treated with adjunctive |
| atıl madde ile dökülme |
spill with inert material |
| kontrast madde ile x-ışınları |
x-rays with contrast medium |
| yeni madde bildirimi ile |
with the new substances notification |
| madde ile işlem |
operation in matter |
| 7. madde ile yasaklanmış |
prohibited by article 7 |
| madde ile ilgili olarak |
as regards the substance |
| madde ile ilgili |
involved with the substance |
| madde ile muamele |
article-treated |
| gerçek gerçek |
literal truth |
| gerçek gerçek |
actual truth |
| gerçek gerçek |
factual truth |
| gerçek ve gerçek |
actual and real |
| gerçek gerçek zamanlı |
true real-time |
| gerçek gerçek durum |
real real state |
| gerçek ve yasal avukat - gerçek |
true and lawful attorney--fact |
| gerçek ve gerçek olmayan |
the real and the unreal |
| gerçek ve gerçek |
real and actual |
| gerçek ve gerçek kişiler |
natural and physical persons |
| gerçek ve gerçek |
is a true and genuine |
| gerçek ve gerçek |
truth and fact |
| gerçek bir gerçek olarak |
as a matter of actual fact |
| gerçek gerçek zaman |
real-real time |
| gerçek bir şirket, organizasyon, ürün ile hiçbir ilişki kurmak, |
no association with any real company, organization, product, |
| gerçek para ile |
with real currency |
| ile birlikte bu gerçek |
this fact together with |