| hareket etmek zorunda değil |
not obliged to act on |
hareket etmek zorunda değil terimi için benzer kelimeler ve anlamları
|
| hareket etmek zorunda kaldık |
we were forced to move |
| hükümet hareket etmek zorunda kaldı |
the government had to act |
| zorunda kalmak zorunda |
forced into having to |
| zorunda kalmak zorunda kaldım |
i'd be forced to |
| zorunda olmak zorunda |
is forced to have |
| hareket etmek ya da hareket etmekten kaçınmak |
to act or refrain from acting |
| hareket etmek ya da hareket etmekten kaçınmak |
acting, or refraining to act |
| hakaret etmek, kötüye kullanmak, taciz etmek, takip etmek, tehdit etmek veya başka türlü |
defame, abuse, harass, stalk, threaten or otherwise |
| hareket etmek veya ihmal etmek |
act or omission |
| temsil etmek veya hareket etmek |
representing or acting |
| serbestçe hareket etmek ve ikamet etmek |
to move and reside freely |
| optimize etmek için hareket etmek |
act to optimize |
| ödemek zorunda değil |
is not required to pay |
| demek zorunda değil |
doesn't have to mean |
| aynı fikirde olmak zorunda değil |
is not required to agree |
| öyle olmak zorunda değil |
it doesn't have to be that way |
| demek zorunda değil |
does not have to mean |
| korkutucu olmak zorunda değil |
doesn't have to be scary |
| artık güvenmek zorunda değil |
no longer forced to rely on |
| uğraşmak zorunda değil |
doesn't have to deal with |
| direnmek zorunda değil |
does not have to resist |
| dikkate almak zorunda değil |
does not have to be regarded |
| katılmak zorunda değil |
not obligated to participate |
| katılmak zorunda değil |
not required to attend |
| dikkatli olmak zorunda değil |
have to be careful not |
| iletilmek zorunda değil |
does not have to be transmitted |
| uymak zorunda değil |
not obliged to comply with |
| hiçbir şey ödemek zorunda değil |
have to pay nothing |
| pahalı olmak zorunda değil |
does not have to be expensive |
| bağlantısı kesilmek zorunda değil |
does not have to be disconnected |
| olabilir ama zorunda değil |
may but does not have to |
| onlar bunu yapmak zorunda değil |
they are not forced to do so |
| söylemek zorunda değil. |
which isn't to say that |
| teklif etmek zorunda |
has to offer |
| itiraf etmek zorunda |
have to admit |
| baş etmek zorunda |
have to cope with |
| tahmin etmek zorunda |
have to guess |
| kabul etmek zorunda |
compelled to accept |
| tahmin etmek zorunda olsaydım |
if i had to guess |
| istifa etmek zorunda |
forced to step down |
| dahil etmek zorunda kalacak |
will have to include |
| mücadele etmek zorunda |
have to contend with |
| takip etmek zorunda |
is bound to follow |
| ile mücadele etmek zorunda |
must contend with |
| acele etmek zorunda kaldı |
had to rush |
| kabul etmek zorunda |
forced to admit |
| dikkat etmek zorunda |
have to take care |
| iptal etmek zorunda kaldı |
had to cancel |
| mücadele etmek zorunda |
have to contend |
| takip etmek zorunda |
are bound to follow |