| zor durumlarla karşı karşıya |
face with difficult situations |
zor durumlarla karşı karşıya terimi için benzer kelimeler ve anlamları
|
| durumlarla karşı karşıya |
faced with situations |
| benzer durumlarla karşı karşıya kalanlar |
who have faced similar situations |
| acil durumlarla karşı karşıya |
facing emergencies |
| tıbbi acil durumlarla karşı karşıya |
face medical emergencies |
| farklı durumlarla karşı karşıya |
facing different situations |
| zor durumlarla başa çıkmak |
handle difficult situations |
| zor durumlarla başa çıkmak |
deal with difficult situations |
| zor durumlarla başa çıkmak |
dealing with difficult situations |
| zor durumlarla başa çıkmak |
handling difficult situations |
| zor durumlarla başa çıkma yeteneği |
ability to cope with difficult situations |
| takım çalışması, zor durumlarla başa çıkma becerisi, saygı |
work in teams, ability to cope with difficult situations, respect f |
| zor durumlarla karşılaşmak |
encounter difficult situations |
| durumlarla karşı karşıyayız |
we are faced with situations |
| zor seçimlerle karşı karşıya |
face difficult choices |
| zor zamanlarla karşı karşıya |
facing hard times |
| zor sorularla karşı karşıya |
face tough questions |
| zor zorluklarla karşı karşıya |
face tough challenges |
| zor bir kararla karşı karşıya kaldı |
faced a tough decision |
| zor bir durumla karşı karşıya |
face a difficult situation |
| zor seçimlerle karşı karşıya |
face tough choices |
| zor bir mücadele ile karşı karşıya |
facing a difficult challenge |
| zor seçimlerle karşı karşıya |
faced with tough choices |
| bazı zor zamanlar ile karşı karşıya |
facing some difficult times |
| zor bir problemle karşı karşıya |
confronted with a difficult problem |
| zor kararla karşı karşıya kalındığında |
when faced with difficult decision |
| zor görevlerle karşı karşıya |
faces difficult tasks |
| zor bir soru ile karşı karşıya |
facing tough question |
| kendisine karşı tanıklarla karşı karşıya gelmek; sahip olmak |
to be confronted with the witnesses against him; to have |
| karşı gelen davalarla karşı karşıya |
faces lawsuits from |
| acil durumlarla başa çıkmak |
dealing with emergencies |
| acil durumlarla başa çıkmak |
deal with emergencies |
| acil durumlarla tanışmak |
meet emergencies |
| durumlarla karşılaşmak |
encounter situations |
| acil durumlarla baş etme |
coping with emergencies |
| acil durumlarla ilgilenmek |
deal with the emergency |
| acil durumlarla baş etmek |
to cope with emergencies |
| durumlarla karşılaşabilir |
may face situations |
| durumlarla konuşuyor |
it speaks to situations |
| beklenmedik durumlarla |
with contingencies |
| durumlarla başa çıkmak |
coping with situations |
| acil durumlarla başa çıkmak |
handle emergency situations |
| karmaşık durumlarla başa çıkmak |
handle complex situations |
| beklenmedik durumlarla uğraşmak |
deal with unexpected situations |
| genellikle durumlarla ilgili |
often related to situations |
| farklı durumlarla başa çıkmak |
handle different situations |
| acil durumlarla |
with emergencies |
| tüm durumlarla başa çıkmak |
deal with all the situations |
| belirli durumlarla ilgili hükümler |
provisions for certain contingencies |
| stresli durumlarla baş etmek |
to deal with stressful situations |
| kurumlar, maddi durumlarla ilgili düzenli aralıklarla danışmalar yapmalıdır. |
institutions should hold periodic informal consultations on substantive |