| belirli zorlukları ortaya koymak |
present particular challenges |
belirli zorlukları ortaya koymak terimi için benzer kelimeler ve anlamları
|
| zorlukları ortaya koymak |
pose challenges |
| temel zorlukları ortaya koymak |
pose key challenges |
| temel zorlukları ortaya koymak |
posing fundamental challenges |
| bilinmeyen zorlukları ortaya koymak |
posing unknown challenges |
| en büyük zorlukları ortaya koymak |
pose the greatest challenges |
| belirli zorluklar ortaya koymak |
pose particular challenges |
| belirli tehditler ortaya koymak |
pose particular threats |
| belirli zorlukları ele al |
address specific challenges |
| ortaya çıkan gelişme zorlukları |
emerging development challenges |
| zorlukları ortaya çıkarmak |
bring about challenges |
| zorlukları ortaya çıkarabilir |
can pose challenges |
| birçok zorlukları ortaya koyuyor |
poses many challenges |
| ortaya çıkan iş zorlukları |
emerging business challenges |
| ortaya çıkan politika zorlukları |
resulting policy challenges |
| ancak, ortaya çıkabilecek zorlukları hafife almamalıyız. |
however, we should not underestimate the difficulties which may arise |
| yeni ve ortaya çıkan zorlukları ele almak |
addressing new and emerging challenges |
| yeni ve ortaya çıkan zorlukları ele almak |
address new and emerging challenges |
| devam eden ya da ortaya çıkan küresel zorlukları ele almak; |
to address ongoing or emerging global challenges; |
| koymak koymak |
put put put |
| belirli hedefler koymak |
set specific goals |
| belirli koymak |
set specific |
| belirli bir odak noktası koymak |
place a particular focus |
| belirli belirli |
certain specific |
| belirli bir belirli |
particular a particular |
| belirli şirketlerin veya belirli üreticilerin |
the mention of specific companies or of certain manufacturer |
| belirli belirli bilgiler |
certain specific information |
| belirli belirli |
particular particular |
| belirli veya belirli |
particular or specific |
| belirli bir belirli |
a particular specific |
| belirli bir şekilde veya belirli bir yerde |
in a particular manner or at a certain location |
| belirli belirli |
certain particular |
| ortaya koymak |
put forth |
| ortaya koymak |
set forth |
| ortaya koymak |
setting forth |
| ortaya koymak |
lays out |
| ortaya koymak |
issue forth |
| ortaya koymak |
putting forth |
| tamamen ortaya koymak |
fully set forth |
| kelimeyi ortaya koymak |
put the word out |
| ayrıntılı olarak ortaya koymak |
set out in detail |
| yazılı olarak ortaya koymak |
set forth in writing |
| bunun içinde ortaya koymak |
set forth in this |
| ortaya koymak |
set forth for |
| bir şeyi ortaya koymak |
set something out |
| bir teori ortaya koymak |
put forward a theory |
| iddiaları ortaya koymak |
put forward arguments |
| teklifleri ortaya koymak |
set out proposals |
| özellikle ortaya koymak |
specifically set forth |
| en büyük riski ortaya koymak |
pose the greatest risk |
| gerçekleri ortaya koymak |
lay out the facts |