| kötüye giden ilişkiler |
deteriorating relations |
kötüye giden ilişkiler terimi için benzer kelimeler ve anlamları
|
| en kötüye giden ülke |
worst hit country |
| zaten kötüye giden |
the already worsening |
| ciddi ve kötüye giden |
serious and worsening |
| kötüye giden terimler |
deteriorating terms |
| kötüye ya da kötüye kullanma |
misuse or abuse |
| kötüye kullanma veya kötüye kullanma |
abuse or misuse |
| kötüye kullanma ve kötüye kullanma |
misuse and abuse |
| kötüye kullanma ve kötüye kullanma |
abuse and misuse |
| kötüye kullanma veya kötüye kullanma |
misappropriation or misuse |
| kötüye kullanılan veya kötüye kullanılan |
misused or abused |
| kötüye kötüye kullanımı |
misuse abuse |
| kötüye kötüye kullanımı |
abuse misuse |
| kötüye kullanma, kötüye kullanma veya yanlış uygulama |
abuse, misuse, or misapplication |
| kötüye, kötüye kullanma veya ihmal |
misuse, abuse or neglect |
| kaza, kötüye, kötüye |
accident, misuse, abuse |
| kötüye kullanma, kötüye kullanma, yanlış kullanma |
abuse, misuse, mishandling |
| kötüye kullanma, kötüye kullanma veya ihmal |
abuse, misuse or negligence |
| kötüye kullanma veya kötüye kullanma |
misuse or abuse may |
| ürünün kötüye kullanılması veya kötüye kullanılması |
abuse or misuse of the product |
| kötüye kullanılan ve kötüye kullanılan |
misused and abused |
| kötüye kullanım, kötüye kullanma |
for misuse, abuse |
| kötüye kullanım veya kötüye kullanımdan |
from abuse or misuse |
| ürün kötüye kullanılmamalı, kötüye kullanılmamalı veya yanlış kullanılmamalıdır |
the product must not have been abused, misused or improperly |
| ilişkiler kötüye gitti |
relations worsened |
| ilişkiler kötüye gitti |
relations have deteriorated |
| ilişkiler kötüye dönüşüyor |
relationships turn sour |
| halkla ilişkiler ve uluslararası ilişkiler |
public and international affairs |
| kurumsal ilişkiler halkla ilişkiler |
corporate affairs public relations |
| ilişkiler ve ilişkiler |
relationships and dealings |
| ilişkiler ve ilişkiler |
dealings and relationships |
| uçup giden kuyruk |
all-flying tail |
| kiliseye devamlı olarak giden kimse |
churchgoer |
| orsa giden |
close-hauled |
| yerden giden top |
daisy-cutter |
| askeri bando önünde giden kız |
drum majorette |
| doğuya giden |
eastbound |
| altına hücumda kalifoniya'ya giden kimse |
forty-niner |
| giden |
frequenting |
| eve giden |
homebound |
| sürüp giden |
interminably |
| uzayıp giden |
long-drawn-out |
| giden |
outbound |
| rahvan giden at |
pacer |
| cehenneme giden yol iyi niyetlerle döşenmiştir, |
road to hell is paved with good intentions, the |
| okula giden |
schooled |
| cehenneme giden yol iyi niyetlerle döşenmiştir |
the road to hell is paved with good intentions |
| giden kimse |
goer |
| ileriye giden yol |
path forward |
| giden uçuş |
outbound flight |
| giden çağrı |
outbound call |