| vücudun enerji için kullandığı şeker |
sugar, which the body uses for energy |
vücudun enerji için kullandığı şeker terimi için benzer kelimeler ve anlamları
|
| kullandığı için |
because of using |
| kendi korumak için kullandığı |
that it uses to protect its own |
| hücrelere girmek için kullandığı |
that it uses to enter cells |
| galler'de keltlerin kullandığı ilk dil |
brythonic |
| avustralya, brezilya ve kuzey amerika ülkelerinin kullandığı saat uygulaması |
est |
| avustralya, brezilya ve kuzey amerika ülkelerinin kullandığı saat uygulaması. |
est. |
| kızılderililerin para olarak kullandığı boncuklar |
wampum |
| kullandığı gibi |
as it uses with |
| kullandığı bilinmektedir |
are known to use |
| kendi benzer bilgileriyle kullandığı gibi |
as it uses with its own similar information |
| hangi insanların kullandığı |
which people use |
| onların kullandığı yol |
the way they handle |
| kullandığı yollardan biri |
one of the ways he uses |
| kullandığı |
that he uses |
| sahip olduğu veya kullandığı yazılım |
software owned or used by |
| onun kullandığı |
from his vantage |
| kullandığı |
that she used |
| kullandığı dil |
the language he used |
| insanların kullandığı |
that people use |
| başka birinin kullandığı başka bir parti |
another party due to someone else using |
| kullandığı gibi |
as he uses |
| turistlerin kullandığı |
that tourists use |
| lehine bir başka nokta kullandığı |
another point in favor is that it uses |
| oy kullandığı bildirildi |
are reported to have voted |
| kullandığı dil |
the language he uses |
| kimsenin kullandığı |
has anybody use |
| her dilin kullandığı |
each language uses |
| hangi öğrencilerin kullandığı |
in which students use |
| kullandığı |
that it uses |
| kullandığı ekipman |
equipment it uses |
| şeker şeker |
sugar sugar |
| şeker kamışı veya şeker pancarı şekeri |
cane or beet sugar in solid form |
| şeker kamışı ve şeker pancarı |
sugarcane and sugar beets |
| vücudun işlevini yakmak için |
to fuel the body's function |
| vücudun için |
for your body |
| vücudun emmesi için |
for the body to absorb |
| hastalığı vücudun başka bir bölümüne taşıyan ilaç |
revulsive |
| vücudun kısımları |
parts of the body |
| vücudun içinde |
within the body |
| vücudun çekirdeği |
core of the body |
| vücudun bağışıklık sistemi |
body's immune system |
| vücudun etrafında |
around the body |
| vücudun gövdesi |
trunk of the body |
| vücudun üst kısmı |
upper part of the body |
| vücüdun kısmı |
part of the body |
| vücudun orta hattı |
midline of the body |
| vücudun içinde |
inside of the body |
| vücudun çıkarılması |
removal of body |
| vücudun |
of the body |
| vücudun bir tarafında zayıflık |
weakness on one side of the body |