| bir araç olarak değil |
rather than as a means |
bir araç olarak değil terimi için benzer kelimeler ve anlamları
|
| simetrik geçen bir ışın ya da bir araç yayan araç farları |
vehicle headlamps emitting a symmetrical passing beam or a |
| araç-araç |
vehicle-to-vehicle |
| araç 2 araç iletişim konsorsiyumu |
car 2 car communication consortium |
| araç kutusundaki araç |
tool in the toolbox |
| bu bir araç, bir son değil |
it is a means, not an end |
| ve doğru araç olup olmadığıyla ilgili değil |
and not about whether the right tool |
| sadece araç değil |
are not only tools |
| araç usta değil |
tool not master |
| örnek olarak, bir sınırlama olarak değil, |
by way of example, and not as a limitation, |
| bir araç olarak |
as a means for |
| bir araç olarak |
as a tool |
| bir araç olarak |
as a medium |
| yasal olarak bağlayıcı bir araç |
legally binding instrument |
| için bir araç olarak |
as a vehicle for |
| tanıtmak için bir araç olarak |
as a means to promote |
| her tür orman üzerinde yasal olarak bağlayıcı olmayan bir araç |
non-legally binding instrument on all types of forests |
| bir araç olarak |
as a tool for |
| bir araç olarak |
as a tool of |
| güçlü bir araç olarak görev yaptı |
served as a powerful tool |
| geliştirmek için bir araç olarak |
as a means to improve |
| bir araç olarak hizmet etmek |
serve as a means |
| bir araç olarak hizmet eder |
serves as a means |
| bir araç olarak |
as a means by which |
| bir araç olarak |
all as a means |
| ulaşmak için bir araç olarak |
as a means to achieving |
| teşvik etmek için bir araç olarak |
as a means to encourage |
| bir araç olarak görev yaptı |
served as a means |
| için bir araç olarak |
as a medium for |
| ulaşmak için bir araç olarak |
as a means to achieve |
| iletişim kurmak için bir araç olarak |
as a means to communicate |
| bir araç olarak görülüyor |
seen as a means |
| güçlü bir araç olarak |
as a powerful tool |
| destekleyici bir araç olarak |
as a supporting tool |
| uğraşmak için bir araç olarak |
as a means of dealing with |
| uygulanabilir bir araç olarak |
as a viable means |
| hayati bir araç olarak |
as a vital tool |
| büyümek için bir araç olarak |
as a tool to grow |
| bir araç olarak spor yapmak |
sport as a tool to |
| için bir araç olarak |
as a toolkit for |
| güçlendirmek için bir araç olarak kabul ediliyor |
is being adopted as a means to empower |
| açıklamak için bir araç olarak |
as a means to explain |
| standart bir araç olarak |
as a standard means |
| üstesinden gelmek için bir araç olarak |
as a means to overcome |
| bir araç olarak hizmet etmek |
serve as a tool for |
| tiyatroyu bir araç olarak kullanmak |
using theatre as a tool |
| kolaylaştırıcı bir araç olarak |
as a means of facilitating |
| saklamak için bir araç olarak |
as a means to hide |
| için bir araç olarak hizmet etmek |
serve as a vehicle for |
| yönetmek için bir araç olarak |
as a means to manage |
| katılım için bir araç olarak |
as a tool for inclusion |