oluşan bir yapı

oluşan bir yapı teriminin Türkçe - İngilizce sözlükteki anlamı

Türkçe İngilizce
oluşan bir yapı a structure consisting of

oluşan bir yapı terimi için benzer kelimeler ve anlamları
oluşan oluşan created consisting of the
yapı yapı structure edifice
yapı taşları ve yapı building blocks and structure
bir süre için mevcut üç veya daha fazla kişiden oluşan bir grup a group of three or more persons existing for a period
uzmanlardan oluşan bir panel a panel of experts
oluşan herhangi bir rahatsızlıktan dolayı özür dileriz apologize for any inconvenience caused
oluşan bir grup a group made up of
oluşan bir grup a group consisting of
bir sayfadan oluşan consisting of one page
oluşan bir ekip a team consisting of
oluşan bir grup a group composed of
bir haftadan oluşan consisting one week
bir sayıdan oluşan consisting of a number of
uzmanlardan oluşan bir ekip a team of experts
oluşan bir tabak a dish consisting of
akranlarından oluşan bir jüri tarafından by a jury of your peers
oluşan bir cihaz a device consisting
birçok parçadan oluşan bir adam a man of many parts
oluşan bir reform a reform consisting of
oluşan bir alandır is an area made up of
üç yargıçtan oluşan bir panelde in a panel of three judges
oluşan bir şekilde composed manner
çalışanlardan oluşan bir ekip a team of employees
oluşan bir yıl a year comprised
oluşan bir eylem an action consisting of
oluşan bir tesis a facility consisting of
deneyimli doktorlardan oluşan bir ekip a team of experienced doctors
oluşan bir orman a forest made up of
oluşan bir bileşik a compound composed
bir kombinasyonundan oluşan consisting of a combination of
oluşan herhangi bir yoğuşma any condensation that forms
oluşan bir şehir a city made up of
resimlerden oluşan bir kolaj a collage of pictures
doğal olarak oluşan bir mineral a naturally occurring mineral
yaratıcı bireylerden oluşan bir ekip a team of creative individuals
teknik uzmanlardan oluşan özel bir ekip, dedicated team of technical experts,
üç hakimden oluşan bir heyete to a panel of three judges
oluşan bir yöntem a method consisting in
oluşan bir oda a chamber composed
taksilerden oluşan bir filom var i have a fleet of taxis
oluşan bir demet a bundle made up of
9 gönüllüden oluşan bir grup a group of 9 volunteers
oluşan bir komplekstir is a complex made up
oluşan bir özellik a feature consisting of
teknik insanlardan oluşan bir ekip a team of technical people
bir hakemden oluşan consisting of one arbitrator
gönüllülerden oluşan bir çekirdek a core of volunteers
bir rüzgârla oluşan kar yığını a snowdrift
oluşan bir jüri a jury composed of
bir diziden oluşan consisting of a sequence