bunun içinde ortaya konulan

bunun içinde ortaya konulan teriminin Türkçe - İngilizce sözlükteki anlamı

Türkçe İngilizce
bunun içinde ortaya konulan laid out in this

bunun içinde ortaya konulan terimi için benzer kelimeler ve anlamları
ortaya konulan prosedürler procedures laid down
ortaya konulan konular matters set forth
ortaya konulan zemin grounds set forth
önceden ortaya konulan laid out in advance
ortaya konulan hedefler objectives laid down
ortaya konulan yol path laid out
ortaya konulan yiyecekler food laid out
ortaya konulan gerçekler facts set out
ortaya konulan sorunlar issues set forth in
şeklinde ortaya konulan laid out in the shape of
ortaya konulan politikalar policies set forth
daha önce ortaya konulan set forth in the preceding
ortaya konulan hedefler objectives laid out
ortaya konulan makale article set forth
ortaya konulan amaçlar purposes set forth
ortaya konulan temel basis set forth
ortaya konulan hedefler goals laid out
ortaya konulan maddeler clauses set forth
ortaya konulan tanım the definition set out
ortaya konulan strateji strategy laid out
ortaya konulan projeler projects laid down
ortaya konulan olaylardan herhangi birinin meydana gelmesi occurrence of any of the events set out
planlanan ve ortaya konulan planned and laid out
ortaya konulan zaman çizelgesi the timeline laid out
ilk ortaya konulan first laid out
ortaya konulan rapor report laid out
ortaya konulan şehir city laid out
ortaya konulan argüman argument set forth
ortaya konulan konularda as to the matters set forth
ortaya konulan yargı jurisdiction set forth
ortaya konulan liste the list set forth
ortaya konulan bir ev a house laid out
ortaya konulan plan plan laid out
ortaya konulan teşebbüsler undertakings laid down
ortaya konulan amaçlar için for the purposes laid down
taraflarca ortaya konulan zemin grounds raised by the parties
ortaya konulan toleranslar tolerances laid down
ortaya konulan bir yol a path laid out
ortaya konulan yol the path set forth
ortaya konulan seviyeler levels laid down
ortaya konulan öğeler items set out
ortaya konulan açıklamalar disclosures set forth
ortaya konulan yer place laid out
ortaya konulan gereksinimler requirements laid out
bunun içinde ortaya koymak set forth in this
bunun içinde ortaya çıkan arising within this
sofra ortasına konulan süslü kâse epergne
karşı konulan suçlamalar charges laid against
tanısı konulan malignite diagnosed malignancy
uygulamaya konulan planlar plans put in place