bir isimle yüzleşmek

bir isimle yüzleşmek teriminin Türkçe - İngilizce sözlükteki anlamı

Türkçe İngilizce
bir isimle yüzleşmek face to a name

bir isimle yüzleşmek terimi için benzer kelimeler ve anlamları
à bir isimle yüzleşmek à face to a name
başka bir isimle bir gül a rose by any other name
başka bir isimle by any other name
başka bir isimle by another name
bir isimle gitmek go by a name
tek bir isimle by a single name
cins isimle ilgili appellative
isimle by-name
fiilin iki isimle kullanılması zeugma
isimle by name
kendi işimle uğraşıyorum minding my own business
isimle bilmek know by name
işimle gurur duymak take pride in my work
işimle with my job
birçok isimle gider goes by many names
işimle ilgili regarding my work
işimle with my work
sadece isimle only by name
işimle alakalı relevant to my job
isimle ilgili temel riski alır it captures name-related basis risk
işimle ilgili related to my job
bir zorlukla yüzleşmek face a challenge
bir sorunla yüzleşmek face a problem
bir sorunla yüzleşmek face up to a problem
bir problemle yüzleşmek confront a problem
bir sorunla yüzleşmek face an issue
bir şeyle yüzleşmek face something head on
bir şeyle yüzleşmek to face something
bir ikilemle yüzleşmek face a dilemma
bir zorlukla yüzleşmek confront a challenge
belirsiz bir gelecekle yüzleşmek face an uncertain future
bir şeyle yüzleşmek face up to something
bir sorunla yüzleşmek surface a problem
belirsiz bir gelecekle yüzleşmek facing an uncertain future
kasvetli bir gelecekle yüzleşmek face a bleak future
bir insanla yüzleşmek confront a person
bir soru ile yüzleşmek to face a question
bir aksilikle yüzleşmek face a setback
önemli bir yüzle yüzleşmek face a significant
bir ömür boyu yüzleşmek face a lifetime
bir şeyle yüzleşmek facing something
bir sorunla yüzleşmek face with a problem
ciddi bir zorlukla yüzleşmek face a serious challenge
bir ihale ile yüzleşmek to face a procecution
bir soru ile yüzleşmek confront a question
bir problemle yüzleşmek being confronted with a problem
bir çalışma ile yüzleşmek to face a study
bir fırsatla yüzleşmek face an opportunity
ciddi bir şekilde yüzleşmek facing serious
bir halkla yüzleşmek zorunda kaldım had to face a public