emsal teşkil etmek

emsal teşkil etmek teriminin Türkçe - İngilizce sözlükteki anlamı

Türkçe İngilizce
emsal teşkil etmek constitute a precedent

emsal teşkil etmek terimi için benzer kelimeler ve anlamları
teşkil etmek veya teşkil etmek olarak yorumlanmak constitute or be construed as constituting
emsal koşullar emsal customary conditions precedent
emsal emsal kuralları rules of judicial precedent
emsal teşkil edebilir may set a precedent
tehlikeli bir emsal teşkil ediyor sets a dangerous precedent
dava emsal teşkil edecek case would set a precedent
emsal teşkil etmeyecek will not constitute a precedent
emsal teşkil edebilir could set precedent
negatif emsal teşkil eder sets a negative precedent
yasal emsal olarak hizmet etmek serve as a legal precedent
bir sorun teşkil etmek pose a problem
risk teşkil etmek pose risks
problem teşkil etmek pose problems
tehdit teşkil etmek pose threat
zorluk teşkil etmek pose difficulties
tehdit teşkil etmek posing a threat
teşkil etmek sayılır be deemed to constitute
örnek teşkil etmek serve as an example
suç teşkil etmek constitute a criminal offence
ihlal teşkil etmek constitute a violation
risk teşkil etmek posing a risk
engel teşkil etmek pose obstacles
bir suç teşkil etmek constitute a crime
örnek teşkil etmek serve as example
engel teşkil etmek pose barriers
topluma tehdit teşkil etmek pose a threat to society
büyük bir sorun teşkil etmek pose a major problem
teşkil etmek deem to constitute
ihlal teşkil etmek constitute infringement
daha yüksek risk teşkil etmek pose a higher risk
teşkil etmek be held to constitute
için zorluk teşkil etmek pose challenges for
önemli bir risk teşkil etmek pose a significant risk
engel teşkil etmek constitute encumbrances
tehdit teşkil etmek represent a threat
suç teşkil etmek constitute an offence
herhangi bir problem teşkil etmek pose any problem
problem teşkil etmek pose no problem
ihlal teşkil etmek constitute an infringement
mahkemeye hakaret teşkil etmek constitute contempt of court
ihlal teşkil etmek constitute violations
önemli bir tehdit teşkil etmek pose a significant threat
suç teşkil etmek constitute criminal offence
gerçek bir problem teşkil etmek pose a real problem
bir hak teşkil etmek constitute an entitlement
iyi sebep teşkil etmek constitute good cause
örnek teşkil etmek pose an example
suç teşkil etmek constitute crime
olumsuz risk teşkil etmek pose downside risk
daha az tehdit teşkil etmek pose less of a threat