| onun nerede olduğu |
his whereabouts |
onun nerede olduğu terimi için benzer kelimeler ve anlamları
|
| onun nerede olduğu hala bilinmiyor |
his whereabouts remain unknown |
| onun nerede olduğu |
her whereabouts are |
| onun olduğu kadın, onun güçlü olduğunu biliyorum |
being the woman she is, i know she's strong |
| nerede olduğu bilinmiyor |
whereabouts remain unknown |
| nerede olduğu bilinmiyor |
whereabouts unknown |
| nerede olduğu bilinmiyor |
whereabouts are unknown |
| yemeğin nerede olduğu |
where food is concerned |
| bunların nerede olduğu |
where these are available |
| şahitlerin nerede olduğu |
in witness whereof, the parties have |
| nerede olduğu bilinmiyor |
whereabouts is unknown |
| nerede olduğu hakkında |
about whereabouts |
| nerede olduğu |
concerns where |
| nerede olduğu biliniyor |
known whereabouts |
| şu an nerede olduğu bilinmiyor |
current whereabouts unknown |
| nerede olduğu hakkında hiçbir şey bilinmemektedir |
nothing is known of whereabouts |
| nerede olduğu |
in periods where |
| nerede olduğu belli değil |
it is far from clear where |
| nerede olduğu bilgisi |
knowledge of where |
| normal ticari uygulamaların veya çıkarların nerede olduğu dışında |
except where normal commercial practice or the interests |
| nerede olduğu bilinmiyor |
whereabouts remained unknown |
| bir kişinin nerede olduğu |
whereabouts of a person |
| nerede olduğu sorusu |
the question where there is |
| nerede olduğu dışında |
except where it is |
| nerede olduğu hariç |
except where there are |
| öğrencilerin nerede olduğu |
is where students |
| nerede olduğu hala bilinmiyor |
whereabouts still unknown |
| bu belgelerin nerede olduğu |
whereabouts of these documents |
| nerede olduğu belli değil |
it is not obvious where |
| nerede olduğu önemli değil |
no matter where she was |
| onun ailesi nerede |
where his family is |
| onun nerede |
her whereabouts |
| onun nerede olduğunu biliyor |
know his whereabouts |
| olduğu gibi, olduğu gibi, tüm hataları ile |
as-is, where-is, with all faults |
| sebep olduğu veya sebep olduğu iddia edildi |
caused or claimed to be caused |
| olduğu gibi ve olduğu gibi |
as is, as available, and with all faults |
| onun olduğu |
of which he was |
| onun için olduğu kadar |
as much for him as |
| onun olduğu düşünülüyor |
she is thought to have |
| onun olduğu bir proje |
a project he was |
| onun kim olduğu |
of who he is |
| onun için olduğu gibi |
as well as for his |
| onun olduğu için mutluyum |
i'm happy that she is |
| onun olduğu kişi |
the person he was |
| onun kim olduğu |
being him who |
| onun zaten olduğu gibi |
as she already |
| onun ne olduğu |
of what he is |
| onun bir köpek olduğu |
that she was a dog |
| onun eski benliğinin olduğu soluk bir gölge |
a pale shadow he is of his former self |
| onun için neyin iyi olduğu |
what's good for him |
| onun olduğu kişi |
the person that he is |