büyük bir kriz

büyük bir kriz teriminin Türkçe - İngilizce sözlükteki anlamı

Türkçe İngilizce
büyük bir kriz a major crisis

büyük bir kriz terimi için benzer kelimeler ve anlamları
kriz ne kriz crisis what crisis
kriz ya da kriz yok crisis or no crisis
kriz ve kriz sonrası durumlar için ortaklık çerçevesi partnership framework for crisis and post-crisis situations
büyük büyük büyük büyük dede great great great great grandfather
büyük bir kriz geçir have a huge crisis
büyük bir sistemik kriz a major systemic crisis
büyük kriz big crunch
büyük kriz major crisis
büyük kriz massive crisis
büyük kriz major downturn
büyük ekonomik kriz major economic crisis
büyük finansal kriz major financial crisis
büyük kriz huge crisis
büyük kriz the great crisis
büyük ekonomik kriz big economic crisis
büyük kriz big crisis
büyük ekonomik kriz great economic crisis
en büyük kriz biggest crisis
büyük kriz large crisis
büyük ölçekli kriz large scale crisis
büyük, büyük, büyük büyükbaba great-great-great-grandfather
büyük, daha büyük, en büyük big, bigger, biggest
büyük büyük büyük torun great-great-great granddaughter
büyük-büyük-büyük-büyükannesi great-great-great-grandmother
büyük büyük büyük torun great great great great grandson
büyük-büyük-büyük torun great-great-great grandchildren
büyük-büyük-büyük-torun great-great-great-grandchild
büyük-büyük-büyük-büyükbaba great-great-great-granddad
büyük büyük büyük torunu great-great-great-grandson
büyük-büyük-büyük amca great-great-great uncle
bir kriz a downturn
keskin bir kriz a sharp downturn
bir kriz var there is a crisis
bir kriz aldı took a downturn
devam eden bir kriz an ongoing crisis
bir kriz olduğunda when a crisis occurs
bir kriz ortaya çıkarsa should a crisis arise
kriz sonrası bir dünya a post-crisis world
böyle bir kriz such a crisis
bir kriz meydana gelirse if a crisis occurs
bir sonraki küresel kriz the next global crisis
kalıcı bir kriz a permanent crisis
iyi bir kriz a good crisis
herhangi bir kriz any crisis
küresel bir finansal kriz tetiklemek trigger a global financial crisis
başka bir kriz olabilir could become a further crisis
öngörülemeyen bir kriz nedeniyle due to an unforeseen crisis
tam bir kriz a full-blown crisis
bir kriz yaşadık we had a crisis
ciddi bir kriz a serious downturn