inadmissible evidence

inadmissible evidence teriminin İngilizce - Türkçe sözlükteki anlamı

İngilizce Türkçe
inadmissible evidence kabul edilemez kanıt

inadmissible evidence terimi için benzer kelimeler ve anlamları
inadmissible in evidence delil kabul edilemez
is inadmissible as evidence in any proceeding herhangi bir işlemde delil olarak kabul edilemez
inadmissible kabul edilemez
as inadmissible kabul edilemez
rejected as being inadmissible kabul edilemez olarak reddedildi
you are inadmissible kabul edilemezsin
declared inadmissible kabuledilemez ilan edildi
dismiss as inadmissible kabul edilemez olarak reddetmek
inadmissible or deportable kabul edilemez veya sınır dışı edilebilir
render inadmissible kabul edilemez kılmak
shall be inadmissible kabul edilemez
inadmissible writ kabul edilemez yazılı
will be rejected as inadmissible kabul edilemez olarak reddedilir
complaint is inadmissible şikayet kabul edilemez
deemed inadmissible kabul edilemez sayılan
inadmissible foreign nationals kabul edilemez yabancı uyruklular
normally inadmissible normalde kabul edilemez
must be inadmissible kabul edilemez olmalı
inadmissible in a court of law mahkemede kabul edilemez
found inadmissible kabul edilemez bulundu
inadmissible in court mahkemede kabul edilemez
found the complaint inadmissible şikayetin kabuledilemez bulduğu
action inadmissible kabul edilemez eylem
declaring inadmissible an application kabul edilemez bir başvuru ilan etmek
render a confession inadmissible itirafı kabul edilemez kılmak
article 10 claim was inadmissible madde 10 iddia kabul edilemezdi
was inadmissible kabuledilemezdi
have been declared inadmissible kabuledilemez ilan edildi
claim inadmissible kabul edilemez iddia
dismissed as inadmissible kabul edilemez olarak görevden alındı
circumstantial evidence emare
cumulative evidence kümülatif kanıt
direct evidence doğrudan kanıt
evidence kanıt
hearsay evidence kulaktan dolma delil
in evidence kanıt dahilinde
indirect evidence dolaylı kanıt
king's evidence kralın kanıtı
prima facie evidence ilk izlenim kanıtı
prima-facie evidence ilk izlenim kanıtı
state's evidence devletin kanıtı
queen's evidence kraliçenin kanıtı
evidence-based kanıta dayalı
supporting evidence destekleyen kanıt
documentary evidence belgesel kanıt
strong evidence güçlü kanıt
body of evidence kanıt kütlesi
provide evidence kanıt sun
anecdotal evidence anektodsal kanıt
give evidence ifade vermek