persistent trade deficit

persistent trade deficit teriminin İngilizce - Türkçe sözlükteki anlamı

İngilizce Türkçe
persistent trade deficit ısrarcı ticaret açığı

persistent trade deficit terimi için benzer kelimeler ve anlamları
persistent deficit kalıcı açık
trade deficit ticaret açığı
merchandise trade deficit mal ticareti açığı
record trade deficit rekor ticaret açığı
trade balance deficit ticaret dengesi açığı
balance of trade deficit dış ticaret açığı dengesi
overall trade deficit genel ticaret açığı
foreign trade deficit dış ticaret açığı
widening trade deficit ticaret açığının genişletilmesi
deficit trade açık ticareti
external trade deficit dış ticaret açığı
goods trade deficit mal ticareti açığı
trade deficit in goods mallarda ticaret açığı
rising trade deficit yükselen ticaret açığı
huge trade deficit büyük ticaret açığı
visible trade deficit görünür ticaret açığı
food trade deficit gıda ticareti açığı
growing trade deficit artan ticaret açığı
runs a trade deficit ticaret açığı verir
trade deficit of goods mal ticaret açığı
widening of the trade deficit ticaret açığının genişletilmesi
trade surplus or deficit ticaret fazlası veya açığı
trade deficit continued to widen. dış ticaret açığı genişlemeye devam etti.
trade deficit amounts ticaret açığı tutarları
combined trade deficit birleşik ticaret açığı
trade current account deficit ticari cari işlemler açığı
persistent kalici
persistent anterior hyperplastic primary vitreous body persistan anterior hiperplastik primer vitreus gövdesi
persistent chronic hepatitis kalıcı kronik hepatit
persistent cruelty ısrarlı zulüm
persistent organic pollutant kalıcı organik kirletici
persistent posterior hyperplastic primary vitreous body persistan posterior hiperplastik primer vitreus gövdesi
persistent truncus arteriosus persistan trunkus arteriosus
persistent vegetative state kalıcı bitkisel durum
persistent cookies kalıcı çerezler
persistent organic pollutants kalıcı organik kirleticiler
advanced persistent threat gelişmiş kalıcı tehdit
persistent cough kalıcı öksürük
persistent poverty sürekli yoksulluk
persistent infection kalıcı enfeksiyon
be persistent kalıcı ol
persistent oil kalıcı yağ
persistent storage kalıcı depolama
persistent breach sürekli ihlal
stockholm convention on persistent organic pollutants kalıcı organik kirleticilere ilişkin stockholm sözleşmesi
persistent asthma kalıcı astım
persistent failure kalıcı başarısızlık
persistent offender ısrarcı suçlu
persistent problem kalıcı problem
persistent pain kalıcı ağrı